Manuel Terapi ve Baş ağrısı

Migren ve baş ağrısı toplumda karşılaştığımız en sık sağlık problemlerinden birisi haline gelmekte. İnsanların yaklaşık %70-80’i hayatlarının bir döneminde baş ağrısı yaşamaktadır.  Gerilim tipi baş ağrısı ise bunlardan en yaygın olanı olarak karşımıza çıkmakta.

Stres, gerginlik, çalışma koşulları, masa başı çalışma, yorgunluk, düzenli spor yapmamak hatta beslenme ve uyku düzenimiz bile bu ağrı tipinin şiddetini ve sıklığını artırabilmekte. 

Yapılan bir çok çalışma ile manuel terapinin bu tip baş ağrılarında ağrının yoğunluğunun, sıklığının ve süresinin azaltılmasında oldukça etkili olduğu kanıtlanmıştır. Yapılan tedavi hastanın şikayetleri ve programlanan tedaviye uyma derecesine bağlı olarak 5-6 seans gibi bir sürede etkili olabilmektedir. Bu tedavi sonrası hastanın hayat kalitesinin artması, boyun eklem hareket açıklığının artması, boyunda gergin olan kasların gevşemesi ve güçsüz olan kasların güçlenerek boyun stabilizasyonunun artması amaçlanır.

Tedavi sürecinde kişinin şikayet ve ihtiyacına göre  elle uygulanan farklı manuel terapi teknikleri uygulanır. Bunlar; spinal maniplasyon, servikal mobilizasyonlar, manuel traksiyon, suboksipital kas inhibisyonu, tetik nokta masajı, yumuşak doku ve derin doku masajları gibi çeşitlilik gösterebilir. 

Bu tedavinin daha başarılı sonuç gösterebilmesi ve ileride oluşabilecek tekrarlamaları önlemenin en etkili yolu ise kişinin yaşam alışkanlıklarını ve çalışma ortamını düzenlemek, düzenli egzersizi hayatına katmaktır. 

Boyun ve sırt bölgesindeki kasları güçlendirmek hem kas stabilizasyonunun sağlaması açısından önemlidir hem de boyun düzleşmesi, boyun fıtığı gibi oluşabilecek diğer boyun rahatsızlıklarını da önlemeye yardımcı olacaktır. Spor yaparken salgılanan hormonlar da kişinin stres ve kaygı seviyesinin azalmasına yardımcı olacaktır.

Masa başı çalışan kişilerde çalışma ortamının düzenlenmesi oldukça önemlidir. Başın uzun süre aşağı bakar pozisyonda kalması boyun kaslarının gerilmesine ve eklem hareketlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle bu şekilde çalışan kişilerin bilgisayar kullanıyorlarsa ekran seviyelerini yükseltmeleri, sırtı destekleyen ortopedik destekli bir sandalye kullanmaları önerilir. Masa başında 1-1,5 saatten uzun süre oturulmaması omurga sağlığınız açısından önemlidir. Çalışma aralarında yapılabilecek olan kişiye tedavi sırasında öğretilen kas gevşetme egzersizleriyle de yoğun çalışma koşullarında oluşan gerginlikler büyük ölçüde önlenebilir.

Evdeki yaşamımızı düzenlerken de çok yüksek ve çok yumuşak yastıklar kullanmamak ve yüz üstü uyumamak bu tarz ağrılar yaşamanızı önlemekte etkili olacaktır.

Bel Ağrıları

Bel ağrısı doktora başvurma sebepleri arasında en yaygın ilk beş neden arasında yer almaktadır. Yaşamları boyunca insanların yaklaşık %60-80’ini etkiler. Bazı araştırmalar, dünyadaki yetişkinlerin %23’ünün kronik (uzun süreli) bel ağrısından muzdarip olduğunu göstermiştir ve yaşam boyu bel ağrısı olan kişilerin bazı tahminlerde, yetişkin popülasyonda %84 kadar yüksektir.

Bel ağrısı genellikle 3 alt tipe ayrılır: akut, subakut ve kronik bel ağrısı. Akut bel ağrısı, 6 haftadan kısa süreli bel ağrısı, 6-12 hafta arası subakut bel ağrısı ve 12 hafta veya daha uzun süreli ağrı kronik bel ağrısı olarak tanımlanır. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yedi milyon yetişkinin kronik bel ağrısının bir sonucu olarak aktivite kısıtlamalarına sahip olduğu tahmin edilmektedir

Tüm bel ağrılarının %5-10’undan azı, altta yatan belirgin bir sinir basısı veya ciddi bir problemden kaynaklanır. Geri kalan %90-95’in ciddi bir neden belirtisi yoktur ve fizik tedavi, tavsiye, güvence, egzersiz, bilişsel, psikososyal terapi, ağrı yönetimi gibi konservatif tedavilerle yönetilebilmektedir.

Fizyoterapi değerlendirmesi, ağrının başlamasına katkıda bulunabilecek veya kalıcı ağrı oluşturma riskini artırabilecek nedenleri belirlemeyi amaçlar. Bunlar; biyolojik faktörler (örneğin, fazla kilo, zayıflık, sertlik), psikolojik faktörler (örneğin, depresyon, kaygı, hareket etme korkusu ve felaket), sosyal faktörler (örneğin çalışma ortamı), yaş, hareketsiz yaşam tarzı,  uyku, duruş bozuklukları (örneğin bilgisayar başında baş önde uzun süre çalışma pozisyonu) olabilir.

Klinik öykü ve ağrıya yönelik seçilmiş özel testler spesifik olmayan ağrı ve daha ciddi bel ağrısı arasında ayrım yapılmasına yardımcı olabilir.

Hastaların ağrı şikayetlerine yönelik fizyoterapi ve rehabilitasyonun amacı çoğu zaman öncelikle ağrının çeşidini belirleyip daha sonra psikosoyal olarak ve seçilmiş manuel terapi yöntemleri ile ağrıyı azaltıp ağrıya sebep olan etkenleri ortadan kaldırarak yaşam kalitesini en üst seviyeye çıkarmaktır. Burada tabi ki fizyoterapist – hasta ilişkisi de çok önemlidir, ağrının tekrar geri gelmemesi için kişinin günlük hayatını düzenlemesi ve gerekli olan egzersizleri yapması ağrının tekrar etmemesi için en önemli faktörlerden ikisidir.

FZT. EREN PARÇAL

Postür (Duruş) Nedir ?

Yabancı kökenli bir kelime olan postür türkçede duruş anlamına gelmektedir.Günlük hayattaki makro ya da mikro stresler duruş bozukluğuna sebep olabilir.Makro stres olarak kuyruk sokumu üzerine düşme,mikro stres olarak da sürekli hareketsiz pozisyonda kalma olarak gösterilebilir.Yanlış bir duruş iskelet sistemimizi etkilediği gibi iç organlarımızı ve psikososyal yaşantımızı da etkiler.

Vücudumuzun her bir segmenti birbiri ile bağlantılıdır.Örneğin uzun süre kambur(torakal kifoz artışı)duran birisinin omuzları öne doğru yuvarlanır,kürek kemiklerinin (scapula) arasındaki mesafe artar,baş öne doğru tilt yapar ve kişinin vital kapasitesinin azalmasına sebep olur. Vücudun diğer segmentleri de farklı şekillerde kompansasyon gösterebilir.

Giderek boyun,sırt,bel,kalça ve dizlere binen stresler artar.Bu nedenle de her zaman bütüncül bir tedavi yaklaşımı önemlidir.

Diğer yandan kamburluk özellikle gelişme çağında kişinin sosyal çevresinde biraz daha içine kapanık kalmasına sebep olabilir.

BOZULMUŞ POSTÜR TİPLERİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Vücudumuzdaki bu değişiklikler;vücudumuzun yanından,önünden,arkasından çizilen ve belli noktalardan geçen hayali çizgilerdeki sapmalara göre tespit edilir.

Önden çizilen çizgide ayak parmaklarındaki sapmalar,ayak içe-dışa basış problemleri,dizlerin pozisyonu,sağ-sol kalça yükseklikleri,karın bölgesi,göğüs kafesi,baş ve kolların pozisyonu ve iki taraf bel oyuntularındaki farklılıklara bakılır.

Arkadan çizilen çizgide ayak,diz,kalça,kürek kemiği ve omurgaların dizilimine (skolyoz varlığına) bakılır.

Lateral(yandan)postür analizinde ise ayak arklarının yani düz tabanlık durumunun incelenmesi,dizler,pelvis seviyeleri,omurga,omuzlar ve başın pozisyonuna bakılır. Özellikle boyun düzleşmesi(servikal lordozun azalması),kamburluk(torakal kifoz artışı),bel çukurunun düzleşmesi (lumbar lordoz azalması) gibi günümüz teknolojik çağının duruş bozuklukları bu şekilde değerlendirilir.

POSTÜR HATALARININ ÖNÜNE GEÇMEK

Günlük hayattaki duruş ile ilgili yaptığımız en büyük hata uzun süre aynı pozisyonda kalmaktır. Özellikle masa başı çalışanları,sınava hazırlanan öğrenciler…vb. İkinci olarak sürekli aynı tarafta çanta taşımak,sürekli yüksek ya da düz taban ayakkabılar giymek gibi yanlış yük dağılımlı pozisyonları bilinçsizce tekrarlamak postürümüzde bozulmalara yol açacaktır.

İnsan vücudu hareket etme üzerine programlanmıştır.Bozuk postürde çalışmak zorunda kalmamız böyle bir postüre sahip olma mecburiyetini göstermez. Unutulmamalıdır ki en kötü postür hareketsiz postürdür. Önemli olan doğru zaman aralıklarında ve doğru şekilde hayatınıza hareketi kalmaktır.

Eğer bozuk bir postür ve bununla birlikte boyun,bel,sırt ve diz ağrılarınız mevcut ise, uzman bir hekim ve uzman bir fizyoterapiste başvurmanız gerekir. Bilinçsiz bir şekilde yapılacak hareketler durumu daha da kötüleştirecektir.

Biz Fizyoform olarak alanında uzman fizyoterapist ekibimizle hekim onayından geçmiş postür bozukluğuna bağlı ağrılı durumlarda gerekli değerlendirme, tedavi ve egzersiz programı oluşturmaktayız. Ağrısız ve sağlıklı bir vücut için hayatınızda doğru egzersize her zaman yer verin.

Diz Bölgesi ve Rehabilitasyonu

Diz bölgesinde birçok yapı bulunur. Bunlar kemikler, eklem kıkırdağı, bursalar, menisküsler, bağlar, tendonlar ve kaslardır.

Diz eklemi, insan vücudunun en büyük eklemidir. Diz eklemine katılan 3 kemik bulunur. Bunlar kaval kemiği (tibia), uyluk kemiği (femur) ve diz kapağıdır (patella). Bir de bunlara ek olarak dış bağlar aracılığı ile baldır kemiğimiz (fibula) vardır.

Eklem kıkırdağı, diz eklemine katılan kemiklerin yüzeyini örten parlak ve kaygan bir yapıdır.

Bursa, içinde yoğun ve kaygan sıvı bulunduran kapalı keselerdir.

Menisküsler ‘C’ harfi şeklinde olan kenarları yüksek, ortası ince 2 yastıkçıktır. Ekleme binen yükü azaltır ve eklem yüzeyinin aşınmasını önler.

Bağlar, diz eklemini sabitleyen ve sınırlı esnekliğe sahip yapılardır. Dizde 4 ana bağ vardır. Bunlar ön çapraz bağ, arka çapraz bağ, iç yan ve dış yan bağlardır.

Tendonlar, adelenin hareketini kemiğe ileten yapılardır.

Kaslar, dizin anatomik hattı boyunca uzanan ve hareketi yöneten (yürüme, koşma, çömelme…) yapıdır.

Diz eklemi kompleks bir yapıya sahiptir ve birçok harekete izin verir. Buradaki eklem yüzeyleri arasındaki hareketlere bakacak olursak dizde bükülme (fleksiyon), düzleştirme (ekstansiyon) ve dönme(rotasyon) olayları meydana gelir. Bu kadar hareket genişliğinde ise birçok problem ile karşılaşırız. Bunlardan bazıları:

-Ön Çapraz Bağ Yaralanması: Daha çok dizin dönme hareketine bağlı olarak gerçekleşir.

-Arka Çapraz Bağ Yaralanması: Genellikle aşırı gerilme ile meydana gelir.

-Menisküs Yaralanması: Doğuştan (konjenital) veya sonradan gerçekleşen dejenerasyon durumudur.

-Kırıklar: Kaza, düşme gibi travmalar sonucu meydana gelir.

-Bursitler: Basit travmalar sonucu sıvı dolu keseciklerin yaralanmasıdır.

-Tendinitler: Tendonların genellikle aşırı kullanım sonucu oluşan kronik iltihaplanmasıdır.

-İliotibial Bant Sendromu: Dizin dış kısmında bulunan bu bandın sürtünmesiyle beraber harekette esnasında ağrı meydana gelir.

-Eklem Faresi (Eklem içi serbest cisim): Dejenerasyona bağlı olarak bir parça kemik veya kıkırdak dokunun eklem boşluğunda hareket etmesidir.

-Patella(Diz kapağı) Kayması: Genellikle dizin dış tarafına doğru kayma meydana gelmesidir.

-Osteoartrit: Kıkırdağın aşırı kullanımı sonucu veya yaşla beraber en sık görülen problemdir.

-Romatoid Artrit (Eklem romatizması): Kronik olmasına karşın sıklıkla şiddeti değişen bir rahatsızlıktır.

-Septik Artrit: Bakteriyel enfeksiyona bağlı gerçekleşen bir hastalıktır.

-Patellafemoral Ağrı Sendromu: Ön diz ağrısı olarak da tanımlanır. Patella ve femur arasındaki ağrıyı tanımlar.

DİZ PROBLEMLERİNDE REHABİLİTASYONUN YERİ

Dizdeki problemler sonucu ağrı, şişlik, sıcaklık değişimleri, boşalma, hareket kısıtlılığı, kitlenme, kas kuvvetinde kayıplar, yapılarda dejenerasyon gibi durumlar görülebilir. Doktor muayenesi sonucunda hastanın ameliyat mı yoksa konservatif tedavi mi olması gerektiği kararlaştırılır. Doktor ve fizyoterapistin multidisipliner çalışmasıyla beraber tedavi programlanır.

Fizyoterapistler olarak tedavi amacımız:

-Ağrı ve şişliğin azaltılması

-Hareket kısıtlılığının giderilmesi ve esnekliğin artırılması

-Kas kuvvetinin kazanılması ve iyileştirilmesi

-Motor kontrolün düzenlenmesi

-Fonksiyonelliğin kazanılmasıdır.

Fizyoterapistler olarak tedavide:

-ROM çalışmaları,

-Mobilizasyonlar,

-Doku üzerine uygulamalar,

-Bantlama ve

-Kişiye özel egzersizler ile hasta takibi yapılır.

REFERANSLAR

– Yıl 2019, Cilt 6, Sayı 1, 32 – 41, 12.04.2019 Miray Budak  Esra Atılgan  Devrim Tarakcı 

-Diz Osteoartritinde Proprioseptif Duyu Ve Fonksiyonel Durumun Kinestezi/Denge Ve Güçlendirme Egzersizleriyle İlişkisi( Dr.Demirhan Dıraçoğlu)

-Diz Osteoartritinde Kombine Fizyoterapi, Yardımcı Cihaz Kullanımı Ve Ev Egzersiz Programının Etkinliğinin Karşılaştırılması(Derya Kuzuoğlu)

-Ön Çapraz Bağ Yaralanmalarının Konservatif Tedavisi (Hüseyin Yercan,Semih Aydoğdu)