BEL VE BOYUN AĞRISI
Ağrı biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerden farklı derecelerde etkilenen kişisel bir deneyimdir. Altta yatan bir durumun semptomu olarak kabul edilen ağrı, yoğun veya zararlı uyaranların neden olduğu üzücü bir durumdur. Hoşa gitmeyen, oluşmakta veya gerçekleşmiş olan bir doku hasarının neden olduğu duyusal, emosyonel bir tecrübedir. Ağrı hastanın ruh haliyle ve/veya sinir sistemi ile ilişkilidir. Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (IASP) ağrıyı “Mevcut veya potansiyel doku hasarı ile ilgili olarak algılanan hoş olmayan, duyusal ve duygusal deneyim” olarak tanımlar (1,2). Kadınlarda ve erkeklerde engelliliğin çoğu ülkedeki en büyük nedeni bel ve boyun ağrısıdır (3). Anlık prevelans yüzde 1’den yüzde 58,1’lere kadar çıkabilirken, yıllık prevelans yüzde 0,8’den yüzde 82,5’lara kadar ulaşabilmektedir. Tekrarlama oranı yılda yüzde 24-80 arasında değişmektedir. Yıllık insidansı çalışmalara göre farklılık göstermekle birlikte yüzde 6,3 – 15,4 arasında değişmektedir. Bel ve boyun ağrılarının bu kadar sık görülmesi, kısa ve uzun dönemde morbiditeye yol açması nedeni ile toplumda sosyoekonomik olarak maliyeti yüksek olan bir sağlık problemidir (4,5). Fiziksel fonksiyon ve yaşam kalitesi üzerinde büyük etkisi olan nedenlerdendir. Akut bel ve boyun ağrısı olan çoğu hasta dört haftadan uzun süren ağrılarda kas gücünün azaldığı, immobilizasyon nedeniyle de ağrının daha çok arttığı, 12 haftadan uzun süren ağrı sürecinde kaslarda zayıflama görülür hastanın iyileşme ihtimali olumsuz yönde etkilenir ve bel-boyun ağrıları kronikleşir (6,7). Sonuç olarak bel-boyun ağrısı süresine göre; 6 haftadan az ise akut, 6 hafta ile 3 ay arasında ise subakut, 3 aydan uzun sürüyor ise kronik olarak sınıflandırılır (8,9). Toplumumuzda oldukça sık görülen bel-boyun ağrısı, fonksiyonel durumda bozulmaya neden olarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler, günlük yaşam aktivitesini sınırlar, iş gücü kaybına neden olur ve yüksek düzeyde özürlülük oluşturur. Kronik yoğun bel-boyun ağrısından dolayı günlük yaşam aktiviteleri ve fiziksel fonksiyonları bu denli sınırlanan hastalarda ek olarak uyku bozukluğu, hareketsizlik, harekette korku yani kinezyofobi, kilo artışı, majör depresyon, anksiyete, aşırı opioid kullanımı da sık görülür (10,11). İki komşu omur arasında bulunan diskler, vertebral kolona uygulanan dönme, bükme ve sıkışma yönündeki kuvvetlere dayanma yeteneğine sahip şok emici sıvı sistemidir. Diskler, omurlar arasında esnek bir katman gibi çalışır ve birbirlerine nazikçe yapışmalarına olanak sunar, hareket kabiliyeti sağlar ve ayağa kalktığımızda, yürüdüğümüzde, oturduğumuzda, ağır kaldırdığımızda, koştuğumuzda, travma ve yaralanmalarda omurgayı amortisörler gibi korur (12). Diskin dolaşımı, innervasyonu çok az olduğu için dejenerasyon süreci sessiz olarak ilerler ve iyileşme tamir süreci de yavaştır (13,14). Süreç disklerdeki liflerin elastisitesini kaybetmesi, diskin yırtılması, faset eklemlerin hareket kısıtlılığı, diskin suyunu yitirerek dejenere olması ve yüksekliğinin azalmasıyla başlar. Bu dönemde paravertebral kaslar olan omurga çevresi kasların güçlü destek vermesi son derece önemlidir.
Disklerin yüklenme kapasitesi aşıldığı zaman dejenerasyona uğrar, disklerde yırtılmaya neden olur ve inflamasyon süreci başlar (15). Özetle; bel ve boyun fıtığı oluşumunda çok sayıda yeni oluşmuş küçük damar ve sinir uçları görülür. Bu durum kaslar, bağlar ve faset eklemler gibi omurga stabilizasyonunda görevli yapıları etkiler. Diske olan mekanik dinamik yüklenmeler ve diskin beslenme bozukluğu dejenerasyon sürecinin en büyük nedenlerindendir (16). Bel ve boyun fıtıkları sonucu yakın dokulara mekanik bası olur ve sonucunda ağrı olabilir. Yakın dokular sinir dokusu açısından zengindir. Bu nedenden dolayı az basılı durumlarda bile çok şiddetli ağrı görülebilir (17). Bel ve boyun fıtıklarından kaynaklanan ağrının başlaması ile omurga çevresindeki kasların aktivitesi azalır (18,19). Omurga çevresi kaslarındaki güçsüzlük, zayıflama daha fazla yaralanmaya ve bel-boyun ağrılarına sebep olabilir (20,21). Omurga çevresindeki kaslar omurganın dinamik stabilizatörleri olup stabilite sağlamada, denge ve hareket derecesinin artmasında etkilidir. Dolaşım ve doku beslenmesi vücudun en çok kullanılan bölgelerinde olur. Kullanılmayan bölgelerde ise yeterli beslenme olmaz bunun sonucunda ağrı ve dolaşım sorunu oluşur. Hareketsizlik ve sedanter yaşam sonucu dolaşım ve doku beslenmesi azalır. Aşırı, gereksiz, ağır yüklerde ise dolaşımı az olan bölgeler kendini korumaya alır ve uzun süreli mekanik yüklenme sonucu ağrı oluşur (22,23).
Bel ve Boyun Ağrısının Ayırıcı Tanısı
Hastalar benzer şekilde boyun-kol, sırt ya da bel-bacak ağrısı yakınmalarından biri ve / veya birkaçıyla başvurur. Hastanın değerlendirilmesi, yakınmalarının ve öykünün dikkatli bir şekilde dinlenmesi ile başlar. İnsan doğuştan kendi kendini iyileştirme kapasitesine sahip dinamik, entegre ve karmaşık bir canlıdır. Nöromusküloskeletal temelli bozukluklar değerlendirilir, yönetimi ve tedavisine odaklanılır, ancak sağlığın birden çok olası nedenini ve sağlık bakımının karmaşık yapısı göz ardı edilmemelidir. Karar vermede altın standart tanıdan ziyade klinik muayene ve muhakemedir. Örneğin, bel ve boyun ağrısı olan bir hastanın radyolojik görüntülemesinde fıtıkları olsa dahi belirti ve semptomların yeri, seyri ve dağılımı klinik muayene ile uyumlu olmalıdır. Ağrının yeri, yayılımı, özellikleri ve aktiviteyle ilişkisi gibi bilgiler, fizik ve nörolojik muayene bulguları ağrının kaynaklandığı dokuyu tahmin etmeye bir dereceye kadar yardım eder. Ailesel durum, sigara içimi, bedensel yüke ve zorlamaya neden olan meslekler, spor aktiviteleri, fiziksel aktiviteleri, enfeksiyon vb. bulguları sorgulanmalıdır. Bel ve boyu ağrıları radyolojik yöntemler ile desteklenmelidir. Tanıya gitmede kullanılan yöntemler; Direkt grafi, bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntülemedir.
Omurga kaynaklı hastalıklarda temel olan yakınmalar
Hareketle ve/veya hareketsiz ağrı (keskin, donuk, yanıcı, batıcı vb.) | Duyu bozukluğu |
Güçsüzlük-Motor defisit | Postür bozukluğu |
İdrar-gaita inkontinansı | Cinsel Disfonksiyon |
Fiziksel fonksiyonda kısıtlılık | Yansıyan ağrı, uyuşukluk vs. |
Kaynak: Raciborski, F., Gasik, R., & Kłak, A. (2016). Disorders of the spine. A major health and social problem. Reumatologia, 54(4), 196–200.